Halkla İlişkiler Yöntemi Olarak Kamu Diplomasisi

Yrd. Doç. Dr. Aslı Yağmurlu’ nun Makalesinin Tam Metni İçin Lütfen Tıklayınız.

İKT Üyesi Ülkeler ve Kamu Diplomasisi

Kamu diplomasisi yabancı ülke halkları ile iletişime geçmek ve onları yönlendirmek üzere tasarlanmış eylem planıdır. Diplomasisi genel anlamıyla bir dış politika aracıdır.
Dr. Muharrem Hilmi Özev'in makalesini okumak için tıklayın.

Kamu Diplomasisi Perspektifinden Sosyal Güvenlik Reformu

kamudiplomasisietkinlikleri
TASAM Ankara Ofisi KAMU DİPLOMASİSİ ETKİNLİKLERİ kapsamında “Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemi ve Sosyal Güvenlik Reformu Tecrübesi” konulu bir seminer düzenledi.
Haberin devamı için tıklayın.

Farklı kültürlerin yapıtaşı; Kültür Diplomasisi

balkan4afis

Uluslar arası Balkan Forumu’nun dördüncüsü Edirne’de gerçekleştirildi. “Kültür Diplomasisi” temasının ele alındığı Forum sonrası yayınlanan deklarasyonun tam metnini ilginize sunuyoruz.
Devamı için tıklayın.

Düşünce Kuruluşları: “Kamu Diplomasisi’nin önemi artıyor”

TASAM tarafından düzenlenen “2. İKT Üyesi Ülkeler Düşünce Kuruluşları Forumu” İstanbul’da gerçekleştirildi. Yoğun bir katılımla yapılan forum sonrası açıklanan deklarasyonda şu hususlara dikkat çekildi:

okumak için lütfen tıklayın.

Vizelerin Kaldırılması Kamu Diplomasisi İçin Önemli Fırsatlar Sunuyor

aozkanÜlkeler arasındaki vize uygulaması, soğuk savaş dünyasının ürünü. Dünyayı kesin sınırlara ayıran, kutuplaştıran, bölen bir anlayışın da simgesi aynı zamanda.
Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan'ın yazısını okumak için tıklayın.

Düşünce Kuruluşları Forumu, Kamu Diplomasisini Tartışacak

Soğuk Savaş sonrasının en etkin kavramlarından biri olan “Kamu Diplomasisi”, İKT (İslam Konferansı Teşkilatı) Üyesi ülkelerin düşünce kuruluşları tarafından İstanbul’da tartışılacak.
devamı...

“Kapasite İnşası” Politika ve Programımız Yok

28122010TASAM’ın kuruluş fikri nasıl ortaya çıktı?
“TASAM” isminden de anlaşılacağı üzere duyduğumuz bir “endişe”den yola çıktı...
TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY'un Sabah gazetesindeki röportajı için tıklayın.

Türk Dış Politikası ve Kamu Diplomasisi

ibrahimkalinTürkiye'nin iç ve dış değişim dinamiklerinin son yıllarda sergilediği ivme, ekonomiden dış politikaya, bilim ve teknolojiden sanata kadar geniş bir alanda cereyan etmekte ve yeni risk ve fırsat alanlarının doğmasına imkân tanımaktadır.
Doç. Dr. İbrahim KALIN'ın yazısını okumak için tıklayın.

Kamu Diplomasisi Seferberliği...

Dünya artık eski dünya değil; Oyuncuları da değişti, oyunun kuralları da... Sahnede yeni oyuncular var, kurallar yeniden yazılıyor, yeni işbirlikleri doğuyor, yeni anlayışlar yeşeriyor.

Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan'ın yazısı için tıklayın.

Medyanın Kamu Diplomasisi Rolü

Medyanın Kamu Diplomasisi RolüÇok kutuplu yeni dünya düzeni ile birlikte küreselleşme süreci de hız kazandı. Ve bu süreç en çok iletişim ve medya üzerinde etkisini gösterdi. 
Yrd. Doç Dr. Abdullah ÖZKAN'ın yazısını okumak için tıklayın.

Millet Olarak “Devlet Aklı”na İhtiyacımız Var

Millet olarak "devlet aklı" ile hareket edecek yetenek ve olgunluğa sahip olmak, daha başından tüm provokasyonları ve tehlikeleri bertaraf edecektir.
Devamı.

Türkiye-AB İlişkileri ve Kamu Diplomasisi

28122010Can cultural diplomacy help get Turkey into the European Union? Within the EU, Turkey’s accession process is a highly debated issue. Almost everyone seems to have an opinion on the matter, although it can be argued that most of these opinions are not based on rationality and facts.
Devamı.

Türkiye’nin AB Sürecinin Siyaset Üstü Bir Vizyona İhtiyacı Var

Bir rapor açıklanması ritüeli daha izledik AB kurumlarının salonlarında. AB Komisyonu’nun yıllık Türkiye raporları, 1998’den beri yayımlanıyor. İlk rapor ağır eleştirilerle doluydu.
Dr. Bahadır Kaleağası'nın yazısı için tıklayın.

Türk Dış Politikası ve Kamu Diplomasisi

dtfafisSoğuk Savaş döneminde, uluslararası politika ile iç politika arasında daha belirgin bir ayrılık mevcut idi. Dış politika; o dönemde daha çok ulusal güvenlik, askeri tedbirler, enerji kaynaklarına ulaşım, devletler arası çatışmalar, ideolojik rekabet ve nekonomik kalkınma planları gibi yüksek politika konularından oluşuyordu.
Doç. Dr. Ertan EFEGİL'in yazısı için tıklayın...

Türkiye’nin Kalkınma Yardımlarında Kamu Diplomasisi Perspektifi

Kalkınma yardımları günümüzde artık ülkelerin dış politikalarının önemli bir aracı haline geldi.
Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan'ın yazısının tamamı için tıklayın.

Kamu Diplomasisi Perspektifinden Kalkınma Yardımlarının Analizi

ssalhaÖzünde dürüstlük, doğruluk, sadelik, samimiyet yer almakta olan kamu diplomasisi, siyasal fikirlerden ziyade vatandaşların kalbine ve beynine ulaşarak ortak çıkarlar merkezinde diyalog kurmak fikrinde yükselmektedir.
Prof. Dr. Samir Salha'nın yazısı için tıklayın.

İKT ÜYESİ ÜLKELER VE KAMU DİPLOMASİSİ

Dr. Muharrem Hilmi ÖZEV

Kamu diplomasisi yabancı ülke halkları ile iletişime geçmek ve onları yönlendirmek üzere tasarlanmış eylem planıdır. Diplomasisi genel anlamıyla bir dış politika aracıdır. Bu nedenle kamu diplomasisi de bir ülkenin ya da ülkeler gurubunun başta dışişleri bakanlığı olmak üzere dış ticaret ve kültür bakanlıkları gibi diğer birimlerimler marifetiyle yürütülen dış politikasının ya da politikalarının bir aracı olarak düşünülmelidir. Kamu diplomasisinin geleneksel aktörleri hükümetler olsa da son dönemde STK’lar ve bazen bireylerde bu alanın aktörleri olarak anılmaya başlamıştır. Kamu diplomasisi yumuşak güç kullanılarak icra edilir. İletişim ve ulaşım araçlarının gelişmesi yumuşak gücün daha yaygın bir biçimde kullanılır hele gelmesine neden olmuştur.

Yumuşak güç askeri ve ekonomik güçten oluşan sert gücün dışında kalan ve yabancı aktörlerin davranışlarını etkileyen değerler (demokrasi, insan hakları vb.), kültür, spor, dış politika uygulamaları ve siyasaları, diğer aktörlerle geliştirilen ilişkilerin tarzı vb unsurlardır. Sert güç gibi yumuşak güç de, mevcut güç yanında algılanan güç olmak üzere ikiye ayrılır. Ancak yumuşak güçte güç ile ilgili algının etkisi mevcut gücün etkisinin çok çok ötesindedir. Yumuşak güç ekonomik ya da askeri güçten oluşan sert güç gibi ölçülebilir değildir. Soyut ve son derece karmaşık insani nitelikler taşıması nedeniyle kontrol edilmesi sert güce göre çok daha zordur. Yumuşak güç sert gücün etkisini çarpan etkisiyle artırır ama yumuşak gücün sert güçten bağımsız biçimde etkili olması ihtimali son derece düşüktür. Öte yandan bazı amaçlar sadece sert güç kullanımıyla gerçekleştirilebilir.

Milyarlarca dolarlık silahlanma bütçelerinin % 20 ya da en azından %10 gibi cüzi miktarlarının bile yumuşak güç için harcanılması ve bu konuda samimiyet gibi gerekli koşullarının yerine getirilmesi uluslararası gerilimlerin azaltılması, barışın güçlendirilmesi ve kriz yönetimi girişimlerinin daha kolay başarıya ulaşması konusunda büyük katkı sağlayacaktır.

Kamu diplomasisi kısa vadeli taktik adımların sonucu olarak değil, uzun erimli stratejilerin hayata geçirilmesi sonucunda gerçekleştirilebilir. Kısa vadede ve dar kapsamda karlı gibi gözüken bazı girişimler, uzun vadeli gerilimlerin tohumlarını atabilir. Bu nedenle, kamu diplomasisi faaliyetleri yürütülürken, jeostratejik alan ve tarihsel süreç bakımından oldukça geniş kapsamlı planlamalar yapılmalıdır.

Kamu diplomasisi faaliyetleri diğer aktörleri manipüle etme, yanıltma, istismar etme gibi yönlere evirildiği zaman propaganda ve kara propaganda adını alır. Kamu diplomasisinin uygulama aracı yumuşak güçtür. Sert güç muhatabın bileğini bükmeyi, yumuşak güç ise onun gönlünü almayı ve ikna etmeyi hedefler. Eğer nihai amaç bütün ilişkilerin yumuşak güç çerçevesinde düzenlenmesi, yumuşak gücün sert gücün yerini alması, yani savaşların ve can kayıplarının önlenmesi ise bu alkışlanmalıdır. Ama eğer nihai amaç yumuşak güç aracılığıyla sert gücün etkisini artırmaksa, ya da kullanılmakta olan sert güç için bir vitrin dekoru olarak kullanılmaya çalışılırsa bu hoş karşılanamaz.

Kamu diplomasisinde 5 temel nokta ön plana çıkmaktadır. Hedef kitleyi iyi dinleme ve anlama, kendi duruşunu ve taleplerini savunmak için uygun argümanlar geliştirme, kültür ihracı, etkileşim, ve yayıncılık.

Güç ilişkilerinin sert güçten yumuşak güç temeline dönüşmesi kamu diplomasinin yaygın olarak kullanımına bağlıdır. Çünkü kamu diplomasisi yumuşak gücün özü ve bu gücün kullanımı için en uygun yoldur. Yumuşak güç kendiliğinden ortaya çıkmaz; tıpkı sert güç gibi stratejik planlama ve taktik konuşlandırma gerekir.

 

Yumuşak Gücün Unsurları

Sert güçte olduğu gibi, yumuşak gücün de kendine özgü bir takım unsurları bulunmaktadır.

  1. 1. Kültür

Eğer sizin kültürünüz başkaları tarafından beğeniliyor ve kabul ediliyorsa, kültürel anlamda bir yumuşak güç sahibi olmuşsunuz demektir. Kültürün beğenilmesinin bir takım şartları vardır;

  1. İnsan doğasına uygun olması, yaşamı kolaylaştırması, katlanılabilir hale getirmesi ve renklendirmesi,
  2. Zamanın ruhuna uygun olması – teknolojik imkanların kullanılması, demokratikleşme ve insan hakları gittikçe daha fazla kabul gören değerlerin göz önünde bulundurulması vb.,
  3. Kabul edilebilir ve cazip bir çerçevede sunulması. Türk dizilerinin Balkanlar, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde kabul görmesinin bir nedeni bu ülkelerin kültürü ile ortak kültürel izler taşıması ise, diğer bir nedeni bu dizilerde yapımında görülen bariz teknik ve teknolojik üstünlüktür,
  4. Sivil nitelikte olması. Bir kamu diplomasisi unsuru olarak kültürü diğer yumuşak güç unsurlarından ayıran temel özellik devlet dışı aktörlerin bu alandaki etkisinin devlete göre çok daha fazla olmasıdır. Diğer bir deyişle, kültür alanında inşa edilmeye çalışılan yumuşak güç devlet tarafından biçimlendirilmeye çalışıldığında donuk, renksiz, cazibesini kaybetmiş bir hale gelmekte ve albenisini kaybetmektedir. Nitekim, tıpkı Holywood filmlerinde olduğu gibi, Türk dizileri de özel sektörün Türk halkının genel eğilimlerini kültürel unsurlarını iyi tespit etmesi sonucunda etkili olmaya başlamıştır. Türk kültürü ile bir takım ülkelerin kültürleri arasında görülen paralellikler ise Türk dizilerinin bu ülkelerde en çok sevilen ve izlenen yabancı programlar haline gelmesini sağlamıştır.
  5. Özgünlük –  edebiyat, sanat, sanat ve müzik icrası, eğitim gibi konularda elit tabakaya ve kitlelere hitap eden özgün ürünler sunulmalıdır. Başkaları tarafından üretilen kültürü yeniden üretiyorsanız bu sadece o kültürün ilk kaynağının gücünü artırmaya yarar.

 

  1. 2. Değerler:

Günümüzde batılı ülkelerin diğer ülkeler üzerinde yumuşak güç sahibi olmasını sağlayan demokratikleşme, hesap sorulabilirlik, şeffaflık, vatandaşların yasal koruma altında olması, azınlık hakları, konuşma özgürlüğü vb bir takım değerler bulunmaktadır. Aslında modern dönemde yaşanan ekonomik, sosyal ve hukuki süreçlerin doğal uzantıları niteliğinde olan bu değerler her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır. İslam kültürü çekirdek halinde bünyesinde barındırdığı bu değerleri kendi adalet anlayışı ile özgünleştirme kapasitesine sahiptir.

 

  1. 3. Dış Politika Uygulamaları

Bir ülkenin uyguladığı dış politikanın yumuşak güç unsuruna dönüşebilmesi için kullanılan söylemin ve uygulamaların hedef ülkelerin halklarının zihinlerinde ve gönüllerinde pozitif karşılık bulabilecek nitelikte olmalıdır.

Dış politika söylemi üstünlük vurgusundan şiddetle kaçınmalı, eşitlik vurgusu tüm çarpıcılığıyla ortaya konulmalıdır. Hiçbir halk bir diğerinin uzantısı olmayı ve küçük görülmeyi kabullenemez. Muhataplarda görülen eksik ve kusurlar kesinlikle ön plana çıkarılmamalı, değişim taleplerinin muhataplardan gelmesine özen gösterilmelidir. Sizde bir meziyet ve üstünlük varsa ve siz bunu uygun kalıplar içerisinde sunabilirseniz muhataplarınız er ya da geç sizin bulunduğunuz noktaya erişme çabası içerisine gireceklerdir. Bu konuda samimi ve gayet sabırlı bir yaklaşım geliştirilmesi zorunludur.

Stratejik iletişim, enformasyon operasyonları ve stratejik savaş gibi askeri kavramlar ile sivil dışişleri bakanlığını ilgilendiren kamu diplomasisi kavramının uygulama alanları bir birine tehlikeli biçimde yakındır. Koordinasyon sağlanamaması halinde, büyük sorunlar çıkabilir. Özellikle asker ile sivil yönetim arasında derin anlaşmazlıkların ve sürtüşmelerin bulunduğu, daha doğrusu, yönetimin seçilmiş sivillerin değil askerlerin kontrolünde olduğu ülkelerde etkin bir kamu diplomasisinden söz edilemez.

 

  1. 4. Yumuşak Gücün Sert Güç ile Desteklenmesi = Akıllı Güç

Kamu diplomasisi faaliyetleri ile sert güç projeksiyonları karşılıklı olarak uyumlu hale getirilmeli ve bütünleştirilmelidir.

Uluslararası ortamdaki olumsuz uygulamaların caydırılabilmesi ve gerektiğinde sınırlandırılabilmesi için yeterli düzeyde sert güce sahip olunmalı ve bu gücün hedef kitle nezdinde kabul edilebilir ve cazip bir çerçeve içerisinde kalmasına azami özen gösterilmelidir.

Yumuşak ve sert güç unsurlarının bilinçli bir biçimde (stratejik zihniyet ile) bir arada kullanılması her iki gücün etkisini çarpan etkisi ile artıracaktır.

 

  1. 5. Samimiyet ve İç-Dış Politika Uyumu

Özellikle dış politika uygulamaları ile iç politik görünümün birbirine uyumlu olması zorunludur. Muhataplarını etkilemeye çalıştığınız konularda kendinizin büyük mesafe kat etmiş olmanız gerekir. Aksi takdirde, muhataptan istenen talepler dostluk ve kardeşlik mesajından çok salt çıkarcılık görünümüne bürünecektir.

Enformasyon ve insan akışının hızlanması nedeniyle, içinde yaşadığımız dönemde adil ve açık bir seçim sisteminin uygulanıyor olmasından hakim ve savcıların ülke içinde yargılama ve hüküm verme tarz ve tutumlarına varıncaya dek pek çok olay, olgu ve politika dış politikada muhatap alınan ülkelerin halkları tarafından değerlendirilebilmektedir. Dolayısıyla, dışişleri kadar, bürokrasinin diğer katmanları da kamu diplomasisinin önemli aktörleri arasında yerlerini almış bulunmaktadırlar.

Evinizin dostlar tarafından güzel algılanması sadece anlattıklarınıza bağlı değildir. İnandırıcılık için gerektiğinde onları çağırıp evinizi bizzat görmelerini sağlamanız gerekebilir ama bunun için öncelikle evin içinin derlenip toparlanması, düzene konulması ve tezyini gerekmektedir. İç politika uygulamalarının dış politikaya doğrudan bir güç ya da zaaf olarak yansıdığı unutulmamalıdır.

Orduların duruşu, iç politikadaki tavırları kadar, dış dünyaya kendilerini sunum tarzları da kamu diplomasisinin en önemli kısımlarından birini teşkil etmektedir. Ordunun tavrı, halklar arasındaki etkileşim ve dış politikada izlenen kamu diplomasisi yaklaşımı ile bütünleştiğinde kamu diplomasisin etkisi en etkin düzeyine erişmektedir. Bunun en çarpıcı örneği Afganistan’daki Türk askeri varlığıdır. NATO şemsiyesi altında yer alma, Batı dünyası ile aynı karede resmedilme ve ABD’nin kötü imajının bir parçası olma gibi tüm olumsuzluklara rağmen, halklar arasındaki etkileşim, dış politikadaki tutarlılık ve süreklilik yanında, Türk askerinin Afganistan’da sahip olduğu imaj çatışan tüm taraflar nezdinde Türkiye’nin etkisini çarpıcı biçimde artırmıştır.

  1. 6. Ekonomik İlişkiler

Bir ülkenin ekonomik gücü bu ülkenin uluslararası alandaki imajını düzeltmenin temel araçlarından biri olduğu gibi, sahip olunan imaj da ekonomik güce dönüştürülebilir. Türkiye’nin son dönemde Ortadoğu halkları nezdindeki popülaritesindeki yükseliş ile ekonomik etkinliğinde görülen artış arasındaki paralellik bu anlamda oldukça dikkat çekicidir. Bazı Çin mallarının üzerine Türk malı damgası vurularak bölgede satışa sunulması yumuşak gücün ekonomik gelire dönüşebileceğinin en somut göstergelerinden birini teşkil etmektedir. Ama imaj düzeyinin yükseltilmesi için de belirli ekonomik düzeyin ve etkinliğin yakalanmış olması zorunludur.

  1. 7. Sivil Toplum Örgütleri

Kamu diplomasisinin en önemli unsurlarından biri sivil toplum örgütleridir. Sağlıktan eğitime ve sosyal dayanışma örgütlerine varıncaya dek her alanda faaliyet gösteren STK’lar kamu diplomasisi bağlamında hayati öneme sahiptirler.

Özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının ve tabi ki düşünce kuruluşlarının da kamu diplomasisi çerçevesinde mutlaka aktif rol almaları gerekmektedir. Çünkü hükümetlerin resmi faaliyetleri hem çok yetersiz kalmakta, hem de resmi donuk politikalar bu alanda yeterli düzeyde etkili olamamaktadır.

Kamu diplomasisi sadece dışişleri bakanlığının ya da hükümetin kullandığı bir araç değildir. Dolayısıyla, film sanayinden üniversitelere, STK’lardan din adamlarına varıncaya kadar geniş bir yelpazeye yayılan düzlemde faaliyet gösteren tüm aktörler dikkatli bir dil kullanmak zorundadırlar. Barışı, huzuru ve istikrarı sabote edecek söylem ve tavırlardan uzak durmalıdırlar.

  1. 8. Basın, Yayın ve Internet

Kültürel faaliyetlerin ve bağların diğer halkları etkileme konusunda yeterli bir araç olduğu ve dolayısıyla kamu diplomasisi için bu kadar fazla enerji harcamaya gerek olmadığı ileri sürülebilir. Ama özellikle internet teknolojisinin bu denli gelişmiş olduğu çağımızda yanlış ve olumsuz etkiye sahip bilgiler kasıtlı ya da kasıtsız olarak hızla yayılabilmektedir. Bu nedenle hükümetlerin doğru ve olumlu etkiye sahip bilgilerin yayılmasında aktif olarak devrede olması bir zorunluluktur. Web siteleri, internet blogları metin mesajlaşmaları, medya, yayıncılık (tanıtım için broşür, kitap), kütüphanelerin ve kültür merkezlerinin desteklenmesi, öğrenci değişimi, dış ülkelerde okulların açılması, tartışma platformları, iletişim portalları vb. kamu diplomasisi bağlamında büyük önem arz etmektedir.

İKT ÜYESİ ÜLKELERDE KAMU DİPLOMASİSİ

İçinde yaşadığımız Internet, iletişim ve şeffaflık çağında İKT üyesi ülkeler de tüm diğer ülkeler gibi kamu diplomasisinden etkin bir araç olarak yararlanmak durumundadırlar. İslam ülkelerinin kamu diplomasisi bağlamında yürütmeleri gereken faaliyetler biri kendi aralarında, diğeri ise diğer medeniyetler nezdinde olmak üzere iki ana kategoride değerlendirilebilir.

  1. a. İKT Üyesi Ülkeler Arasında Kamu Diplomasisi

İKT üyesi ülkeler öncelikle kendi aralarındaki kamu diplomasisi faaliyetlerine ağırlık vermelidirler. Çünkü İKT üyesi ülkelerde bir söylem birliği ve kavramsal bir ortak çerçeve oluşturulmaksızın dış dünyaya karşı olumlu bir imaj geliştirilmesi ve kamu diplomasisi bağlamında ortak mesajların dile getirilebilmesi mümkün değildir.

Dinleyenin doğru anlaması ve yansıtması, savunanın dinleyenden aldığı verileri iyi anlayıp uygun savunu yapması, hedef kitlenin kültürüne dair yeterli ve nitelikli bilgi sahibi olması gerekmektedir. Bu durumda İslam ülkeleri için kamu diplomasisinin en başarılı olması gereken bölümü İslam ülkeleri arasında kamu diplomasisi faaliyetleri alanı olmalıdır. Nitekim kültürel yakınlık nedeniyle bir İslam ülkesinin diğeri üzerinde kamu diplomasisi bağlamında sahip olduğu potansiyele başka hiçbir ülke sahip olamayacaktır. Bu noktada, sadece Endonezya, Bangladeş, Pakistan, Türkiye, İran ya da Mısır gibi ülkeler değil Cibuti gibi görece düşük nüfusa ve ekonomik bakımdan az gelişmiş ülkeler de kamu diplomasisinin sağladığı yumuşak güçten azami ölçüde yararlanma imkanına sahip olacaktır.

Kendi evlerine çeki düzen vermedikçe İslam ülkelerinin kamu diplomasisi bağlamında şu an için pazarlayabilecekleri pek fazla bir ürün bulunmamaktadır. Gelenekten moderniteye geçiş sürecinde gelenekle olan tüm bağların sorunlu hale gelmiş olması yanında, moderniteye geçişin tam olarak sağlanamamış olması, iç çatışmalar, hükümetlerin kendi uygulamalarını henüz kendi halklarına, hatta kendi kendilerine bile anlatma gücüne olmadıkları bir ortamda diğer ülkelerin kamuoylarına pazarlayabilecekleri bir ürüne sahip olmaları düşünülemez. Öncelikle cesur adımlar atılmalı; yönetimler kendi halklarını küçümsemekten, onları devre dışı tutmaktan vazgeçmeli, kendi halklarının dört elle sarılabilecekleri yönetimsel ürünler ortaya koymalıdır. Bunun ardından, İslam medeniyetine ait bir üye olarak kamu diplomasisi bağlamında pazarlayabilecekleri birikimlerini diğer medeniyet unsurlarının takdirine sunmalıdırlar. Kanaatimce İslam ülkelerinin bir medeniyet birikimi olarak pazarlayabilecekleri en önemli değer İslam’ın adalet anlayışıdır.

Tarihte İslam’ın hızla yayılışında, İslam ülkelerinde yönetimlerin meşruiyet ve süreklilik kazanmasında, İslam toplumunun, kültürünün ve siyasetinin kurumsallaşmasında ve tarih boyunca kurulan İslam devletlerinin diğer toplumlar tarafından kabul görüp bu devletlerin kısa zamanda birer imparatorluğa dönüşmesinde İslam adalet anlayışı göz ardı edilemez derin izler bırakmıştır.

Günümüz küresel ekonomik ve siyasi ekonomik sistemlerinde görülen gayri adil uygulamaların ve büyük güçlerle çevrede kalan kesimler arasındaki adaletsizlik duygusunun ve derin meşruiyet aşınmasının önüne geçilmesi ancak İslami tarzda bir adalet anlayışının mevcut sisteme aşılanması ile mümkün olabilir.

İslam adalet kavramı yoksul – zengin arasındaki uçurumun ortadan kaldırılması, yasa önünde herkesin eşit olması ama tüm bunların ontolojik ve epistemolojik açıdan şaşmaz temel ilkeler tarafından güvence altına alınması ile mümkün olabilir. Buna göre adalet meşruiyet sağlama ve mevcut düzeni güvence altına alınması amacıyla kullanılacak bir araç olarak değil, her daim ve ne pahasına olursa olsun gözetilmesi gereken yüce bir ilke olarak benimsenmek zorundadır.

İslam’da “adalet” kavramı da tarihin gereksiz bagajından arındırılarak sunulmalıdır. Yani İslam adalet anlayışı bu kavramın kendi taşıdığı öz ile farklı zaman dilimlerinde “zamanın ruhu” gereği bu kavramla birlikte anılan bir takım nitelikler birbirinden ayrıştırılmalı, diğer bir deyişle İslam adalet anlayışı çetin çekirdek itibariyle korunmakla birlikte zamanın ruhuna uygun bir biçimde yeniden yorumlanmalı ve insanlığın hizmetine sunulmalıdır. Örneğin, demokratikleşme, insan hakları; kadın, işçi, çocuk hakları, modern yönetişim ve siyaset anlayışı gibi çağımızın teknolojik (özellikle ulaşım, iletişim alanında) ekonomik ve sosyal gereklilikleri ve imkanları çerçevesinde yeniden sunulabilir hale getirilmelidir.

İslam’ın diğer dinler ve kültürlere dair yaklaşımları konusundaki tarihi birikim de İslam ülkeleri kamu diplomasisi açısından büyük önem taşımaktadır. Birer modern dönem olgusu olan İslamcı ideolojilerin hoş görüsüzlüklerinin altında yatan temel ekonomik, sosyolojik ve siyasi nedenler yerel ve uluslararası düzeyde süratle açıklığa kavuşturulmalı, tarihsel süreçte de görüldüğü üzere İslam’ın gerçek, aydınlık ve ılımlı yüzü ortaya çıkarılmalıdır. Bu durumun netleştirilebilmesi için en önemli sorumluluk kanaat önderlerine ve akademisyenlere düşmektedir. Bununla birlikte düşünce kuruluşları ve STK’lar da bu alanda önemli bir boşluğu doldurmak üzere kendilerini yeniden biçimlendirmelidirler. Bunun istenilen biçimde gerçekleşmesi ise hükümetlerin desteğine bağlıdır.

Kültürel anlamda da yerel kültürlerin geliştirilmesi ve kültürel etkileşimin artırılması İslam ülkeleri arasındaki etkileşimi artıracağı gibi, tüm İslam dünyasında kültürel bir zenginleşme sağlayacak ve zaman içerisinde bu durum insanlık mirası ve dünya barışı için önemli bir alt yapı oluşturabilecektir.

Yumuşak gücün mü, yoksa sert gücün mü daha önemli olduğu yönündeki tartışmalar askeri gücün bir kamu diplomasisi aracı olarak kullanılmasını gündeme getirmektedir. Tarih’te İslam orduları askerlerinin (istisnalar dışında) fethedilen ülke toprakları halkları nezdinde sahip oldukları olumlu imajın, fetihlerin kalıcı olması üzerindeki derin etkisi bu konuda çarpıcı bir misal teşkil etmektedir. Öte yandan, Türk askerinin Afganistan’da sahip olduğu olumlu imaj kültürel yakınlığın, kamu diplomasisinin ve yumuşak gücün sert güç uygulamalarını olumlu yönde ne denli desteklediğini açıkça ortaya koymaktadır. Ama eğer ordular kendi halkları nezdinde bile itibar kaybetmiş durumda iseler, dış dünyada iyi birer kamu diplomasisi aracı olmak şöyle dursun, bu alanda yürütülen tüm diğer faaliyetlerin boşa gitmesine bile neden olabilir.

İslam ülkeleri kamu diplomasisi alanında başarılı olabilmek için fikir özgürlüğüne azami titizlik göstermek zorundadırlar. Muhalif düşüncelere saygı gösterilmesi iç dinamizmi canlı tutacak ve İKT üyesi ülkelerin diğer ülkeler ile olan ilişkilerinde hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır. Ayrıca iç çeşitlilik -iyi değerlendirildiğinde- dışarıdaki çeşitli unsurlarla sağlıklı diyalog kurabilmenin temel koşullarından biridir. İç dinamizm sağlanmaksızın dışarıda aktif bir kamu diplomasisi sergilenmesi düşünülemez.

Esasen İslam farklı düşünceleri hoşgörü ile karşılayabildiğini ve zaman içerisinde farklı düşünceleri sentezleyip yeni düşünce akımları geliştirebildiğini tarihsel olarak kanıtlamıştır. İslam’ın ilk dönemlerindeki fikir hareketlilikleri ve Yunan felsefesi gibi dış fikir akımlarına bile alıcı gözle yaklaşım bunun en önemli kanıtıdır. Ayrıca, fikir hareketliliğinin artması fikri mukavemet kazanılmasını peşinden getirmektedir. Son dönemde Batı düşüncesi karşısında fikri zayıflığın temel nedeni Batı düşüncesinin kategorik olarak reddedilmesi, daha doğrusu bu düşüncenin reddedilebilir bir akım olduğunun sanılmasıdır. Oysa İbn Sina, Gazali, İbn Rüşd, İmam Eşari, İmam Rabbani vb. gibi düşünür ve âlimlerin tümü Yunan felsefesinin temel kodlarını iyi kavramış kişilerdi. Benzer bir yaklaşımın günümüz için de geliştirilmesi medeniyetler arasında geçişkenliğin ve İslam’ı diğer medeniyet mensuplarına en iyi ve anlaşılabilir biçimde sunmanın olmazsa olmaz koşuludur.

  1. b. Diğer Medeniyetler Nezdinde Kamu Diplomasisi

Kamu diplomasisi bir ülkenin politikalarının diğer ülke halklarına pazarlanmasıdır. Pazarlamanın kendisi çözülmesi gereken bir problem olsa da asıl problem pazara sunulacak malın kaliteli olup olmamasıdır.

Kamu diplomasisi uygulayıcılarına göre bir seyir izlemiştir. Uzun vadeli stratejiler belirlenmedikçe, partizanlıktan, şahsilikten, tarafgirlikten uzak devlet ya da medeniyet projeleri haline getirilmedikçe, kamu diplomasisi için harcanan çabaların heba olması kaçınılmazdır.

Kamu diplomasisi bir tür pazarlama stratejileri bütünüdür. Eğer satışa sunduğunuz ürün kaliteli değilse pazarlama teknikleri ile müşterilerinizi sadece bir kez kandırabilirsiniz ve izleyen dönemlerde hangi tekniği kullanırsanız kullanın bu tür adımlar işe yaramaz hale gelir. İslam medeniyetinin insanlığa sunacağı gerçekten çok önemli değerleri ve birikimi bulunmaktadır. Bu değerler ve birikim bu güne dek çeşitli propagandalar ve karalama faaliyetlerine ek olarak, İslam dünyasındaki yönetimlerin, dini akımların ve bireylerin üst üste yaptıkları hatalar sonucunda gölgelenmiş, puslanmış ve kömürlerin arasındaki elmas parçacıkları haline gelmiştir. Şimdi bu değerleri olması gerektiği şekli ile insanlığın hizmetine sunma zamanıdır.

İslam dünyasının diğer medeniyet mensupları ile çözülmesi gereken en acil sorun islamofobinin engellenmesi sorunudur. İslam diğer medeniyet mensuplarının büyük bölümü tarafından bir terör kaynağı, salt bir cihat/çatışma/savaş çağrısı olarak algılanmaktadır. Bu durum medeniyetler arasındaki ilişkinin doğasını belirlemekte ve uluslararası ortamın taraflarca kaçınılmaz bir mücadele alanı olarak algılanmasına neden olmakta, diyalog ve işbirliği zeminini ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla İslam ülkelerinin kamu diplomasisi bağlamında öncelikle çözmeleri gereken sorun islamofobidir. Ama İslam’ın sunuluş biçimi üzerinde ciddi stratejiler geliştirmeksizin dışarıda bu sorunun çözümü yönünde etkili adımların atılabilmesi mümkün değildir. Bunun için öncelikle, İslam’ın imajı ile ilgili olarak İslam dünyası içerisinde sağlıklı bir tartışma zemini oluşturulmalı, buradan elde edilen sonuçlar diğer medeniyet mensupları nezdinde vitrine taşınmalıdır.

Öğrenci değişimi programlarının geliştirilmesi İslam ülkelerindeki öğrencilere ufki bir genişlik sağlayacak ve bilimsel etkileşimi hızlandırıp derinleştirecektir. Bu arada Çin, Hindistan, Rusya, Batılı ülkeler ve Latin Amerika ülkeleri ile öğrenci değişimi konusunda atılacak olan adımlar da İslam dünyasının dış dünyadaki imajının düzeltilmesi kadar bilimsel etkileşimin artırılması ve hoşgörü ortamının güçlendirilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. İslam ülkelerinde zaman harcamış yabancılarla, bu ülkelere hiç gelmemiş ya da kısa süreli turizm etkinliklerine katılmış olanlar arasında büyük fark vardır. Uzun süreli olarak İslam ülkelerinde bulunan kişilerin İslam dünyası ile ilgili görüşleri çok daha ılımlıdır ve İslam ülkelerindeki olumsuzlukların kaynaklarına dair daha sağlam düşüncelere sahiptirler.

Sonuç

Kamu Diplomasisi Kavramı ilk kez ABD’li akademisyenler tarafından ortaya atılmış ve bu kavramın içeriği büyük ölçüde söz konusu akademik çevrelerce doldurulmuştur. Buna göre, askeri ve ekonomik gücün yetersiz olduğu, bunun yanında yumuşak gücün (ikna gücünün) de kullanılması gerektiği ileri sürülmektedir. Bunun için demokrasi ve insan hakları, refah artışı, ekonomik gelişme gibi kavramların birlikte kullanılması önerilmektedir. Bu tür açıklamaların temel amacının ABD’nin gücüne güç katmak, sert gücü artırmak için kamu diplomasisini bir araç olarak kullanmak olduğu ortadadır. İzleyen dönemde Rusya ve Çin gibi görece güçlü ülkeler kendilerine göre yeni kavramsallaştırmalara gitmişlerdir. Bu çalışmalarda da temel olarak askeri ve ekonomik gücü yumuşak güç desteği ile pekiştirmek olmuştur. Bu ise güç yarışını yeniden tetiklemeye ve uluslararası alanda yeni gerilimlerin, krizlerin ve patlamaların ortaya çıkmasına teşne bir durum meydana getirmiştir.

Oysa kamu diplomasisinin amacı yaşanılabilir bir dünya yaratmak, sürdürülebilir adaletli bir uluslararası düzen ortaya çıkarmak olmalıdır. İKT üyesi ülkeler bu yeni dönemde güç yarışını, yeni krizleri, gerginlikleri, huzursuzlukları tetikleyecek, mevcut güçleri rahatsız ederek güç yarışını ve amansız rekabeti kızıştıracak, işbirliği ve diyalog atmosferini ortadan kaldıracak ve çevredeki güçsüz ülkeleri daha da gücendirecek bir söylemden şiddetle kaçınılmalıdır. Mevcut büyük güçler sahip oldukları sert gücü pekiştirmek ve artırmak için kamu diplomasisini kullanmaya çalışmaktadırlar; zihinleri, kalpleri ve gönülleri kazanarak güçlerine güç katmak istemektedirler. İslam ülkeleri eğer bir alternatif geliştirmek, gerilimli uluslararası ortamı yatıştırmak ve sürdürülebilir bir uluslararası ortam oluşturmak istiyorlarsa, tersine bir yol izlemelidirler: gönülleri, kalpleri ve zihinleri kazanmak için tüm imkanları seferber etmelidirler. Bunun için ihtiyaç duyacakları güç yükselen imaj ve meşruiyet algısına bağlı olarak kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Bu tartışma bizi Siyaset biliminin temel kavramlarından olan meşruiyet ve rıza kavramlarına götürmektedir. Bir siyasi güce muhatap olan kesimlerde meşruiyet duygusunun oluşması rızaya bağlıdır. Rıza ise geniş kesimlerde ancak adalet algısının gelişmesine bağlıdır. Eğer kitleler sizin yaptıklarınızın doğru, haklı ve adil olduğunu düşünüyorlarsa, sizin siyasi ortamı yönlendiren bir güç olmanıza rıza gösterirler. Dolayısıyla, meşruiyetin temeli rıza, rızanın temeli ise adalet duygusudur. Bu döngünün sürekli hale gelmesi ise samimiyete bağlıdır. Eğer kitleler sizin güç elde etmek için kalp kazanma ve rıza elde etme amacıyla anlık manevralar yaptığınızı düşünürlerse, meşruiyet zincirinin halkaları zayıflar ve kısa zamanda kopar.

Sert gücün etkisini artırmak için kamu diplomasisinin ve yumuşak gücün devreye sokulması kısa vadede bir takım getiriler sağlasa da, uzun vadede muhataplar nezdindeki samimiyet imajının zedelenmesine ve yumuşak gücün tümüyle işe yaramaz hale gelmesine neden olur. Bu noktada samimiyetten uzak bir nezaketten çok, nezaketi de içeren samimi yaklaşımlar ön plana çıkmalıdır.

İslam ülkeleri tarafından yürütülen kamu diplomasisi faaliyetlerinin artırılması hem İslam ülkeleri arasındaki ilişkilerin gelişmesini, olumsuz unsurlarının etkisinin azaltılmasını, hem de İslam dünyasının dış dünya nezdindeki saygınlığının ve gücünün artmasını ve diğer medeniyetlerle daha sağlıklı bir zeminde güven dolu ilişkiler geliştirmesini sağlayacaktır.

Sivil toplum örgütlerinin yurt içinde ve dışında gösterdikleri faaliyetler ve İslam dünyası STK’larının faaliyetlerinin koordine edilmesi sinerji yaratacak ve İKT üyesi ülkelerin gücüne güç katacaktır. Bu bağlamda Türk – Arab Türk-İran dostluk dernekleri ve grupları gibi örgütlenmelerin devlet desteğiyle güçlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.

İslam ülkeleri arasında kamu diplomasisi faaliyetlerinin yoğunlaşması bu ülkeler arasındaki etkileşimi artıracak ve etkileşimin artması ekonomik faaliyetlerin güçlenmesini sağlayacaktır. Tarihi bagajdan kaynaklanan ön yargılar temizlenecek, insan, mal ve enformasyon transferi için daha güvenli bir ortam oluşacak ve güven ortamı zenginliği ve refahı beraberinde getirecektir.

İslam ülkeleri kendi aralarında kamu diplomasisinden azami ölçüde yararlanmalıdırlar. Sadece bu şekilde İslam ülkelerinin mevcut potansiyelleri bir sinerjiye dönüşebilir. İKT üyesi ülkelerin dış dünyaya karşı kendi aralarında bütünleşik bir kamu diplomasisi stratejisi benimsemeleri ise, İslam dünyasına dönük mevcut önyargıların ortadan kaldırılması, medeniyetler arasındaki etkileşimin doruk noktaya taşınması ve pek çok çatışma ve gerginlik alanının ortadan kaldırılması açısından büyük önem arz etmektedir. Dünya barışına giden yolda İslam ülkelerinin kamu diplomasisi alanında başarılı olmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Kamu diplomasisi tek araçla yürütülemez. Kamu diplomasisi için mevcut araçların tümü seferber edilmelidir. Ama hepsinden önemlisi kamu diplomasisinin bir güç elde etme aracı olarak değil, samimi iş birliği ifadesi aracı olarak kullanılmasıdır. ABD yumuşak gücünü ve dolayısıyla da sert gücünü katlayarak artırma amacıyla kamu diplomasisini kullanmaya çalışmaktadır. İslam dünyası batılı ülkeler tarafından ortaya konan mevcut paradigma çerçevesinde davranamaz, davranmamalıdır. Çünkü, öncelikle, samimiyetin bulunmadığı bir kamu diplomasisi faaliyeti sürdürülebilir değildir. İkincisi, kamu diplomasisinin samimi işbirliği amacını gerçekleştirme amacıyla yalnızca bir araç olması İslam ülkeleri kamu diplomasisinin özgün yönünü oluşturacaktır. Samimiyet kalıcıdır; samimiyetten kaynaklanan güç uzun vadede daha etkilidir.

Reel politik savunucuları bu satırları idealizmin pembe bulutlarından gerçeklik düzlemine inememekle suçlayacaklardır ama gücü katlanılabilir, sürdürülebilir ve meşru kabul edilebilir hale getirmenin başka bir yolu da yoktur.