Vizelerin Kaldırılması Kamu Diplomasisi İçin Önemli Fırsatlar Sunuyor
Ülkeler arasındaki vize uygulaması, soğuk savaş dünyasının ürünü. Dünyayı kesin sınırlara ayıran, kutuplaştıran, bölen bir anlayışın da simgesi aynı zamanda.
Soğuk savaş dünyasında ülkeler iki kutuptan birinin şemsiyesi altına girmek zorundaydılar, kendilerini güvende ve emniyette hissetmek için. Ya NATO’nun ya da VARŞOVA Paktı’nın içinde olmak, aynı zamanda çoğu tehlikelere karşı da emin olmak anlamına geliyordu.
Bu iki karşıt grup arasında ilişki ve işbirliği en alt düzeydeydi. Ne ekonomik, ne de siyasi bir birliktelikten, ilişkiden söz etmek mümkün değildi. Kaldı ki, aynı pakt içinde olan çoğu ülkeler arasında bile doğru düzgün bir işbirliği yoktu. Herkes kendi kabuğuna çekilmiş, dünyadan kopuk, kendi dünyasında bir hayat sürüyordu.
Tâ ki, soğuk savaş dönemi sona erinceye kadar…
Soğuk savaş döneminin bitmesi, dünyayı ikiye bölen kalın duvarı da yıktı. Korkudan, güvenlik endişesinden birbirinden uzak duran, kendi kabuğunda yaşayan ülkeler de kabuklarını kırdılar, dünyaya açıldılar; hem komşuları hem de kendilerine uzak ülkelerle ekonomik, siyasi ve sosyal işbirlikleri kurmaya, uzun vadeli ilişkiler geliştirmeye başladılar.
Dünyada yeni bir düzen boy verdi.
Soğuk savaş zihniyetinin ürünü vize uygulaması da bu yeni düzende hızla anlamını yitirdi. Mesela Avrupa Birliği, kendi içinde vizeyi tamamen kaldırdı, onlarca ülke sanki tek bir ülke imiş gibi hareket etmeye başladı.
***
Bu süreçte Türkiye’de başta komşuları olmak üzere yakın ve uzak bölgesindeki ülkelerle vize uygulamasını kaldırmayı dış politika vizyonu olarak belirledi ve bu yolda da ciddi mesafeler aldı.
Türkiye, vizeleri kaldırarak yeni dünya düzeninin sunduğu işbirliği imkanlarını artırmayı, ülkeler arasındaki etkileşimi çoğaltmayı, toplumlar arasındaki kültürel geçişkenliği sağlamayı amaçlıyor.
Ama kamuoyunda vizelerin kaldırılması sanki sadece ekonomik işbirliğine imkan tanıyacakmış, sadece işadamlarına ve turistlere yönelik bir uygulamaymış gibi algılanıyor.
Kanaatim odur ki, Türkiye vizelerin kaldırılması uygulamasına çok yönlü, çok boyutlu bir bakış açısıyla yaklaşmalıdır.
Elbette vizelerin kaldırılmasının ekonomik bir boyutu vardır; Ticari ilişkileri artıracak, iş adamlarımıza kolaylık sağlayacak, yabancı ülkelerdeki yatırımlarımızı artıracak, ülkemize daha fazla döviz girmesinin yolunu açacaktır. Bu bilinen ve bugün itibariyle de uygulanmaya çalışılan yönüdür.
Ama çok daha önemlisi, vizelerin kaldırılması Türkiye’nin “yumuşak gücü”nün bölgemizdeki ülkelerde etkin olarak kullanılmasına zemin hazırlamalıdır. Bunun yolu da eğitim, kültür, spor, sanat gibi yumuşak gücü besleyen faaliyetlerden geçmektedir.
Türkiye, vizelerin kaldırılmasını stratejik bir bakış açısıyla ele almalı, mevcut ortamı kendi kamu diplomasisi projelerini hayata geçirmek için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak görmeli ve değerlendirmelidir.
Türkiye bu konuda ciddi hazırlık yapmalı; başta üniversiteler ve sivil toplum örgütleri olmak üzere tüm potansiyelini harekete geçirerek vizelerin karşılıklı kaldırıldığı ülkelerde cazibesini artıracak, çekim gücü oluşturacak, ülkemize karşı ilgiyi besleyecek projeler üretmelidir.
Bu projelerin üretimine ve uygulanmasına tüm toplumun katkı vermesi sağlanırsa, onların kamu diplomasisi bakış açısını kazanmaları temin edilirse işimiz epey kolaylaşır; ortak bir vizyona sahip olunursa kısa sürede başarılı sonuçlar elde edilebilir. Büyük ve güçlü bir ülke olabilmek için sadece para kazanmanın yetmeyeceği, aynı zamanda toplumların kalbini kazanmanın da gerektiği unutulmamalı…